Ana içeriğe atla

Felsefe Karın Doyurmaz!


Görmüş olduğunuz argüman felsefenin tarih boyunca aldığı en eski eleştirilerden biridir. Tamamen subjektif olarak kaleme aldığım bu yazımda, eğer siz de hazırsanız felsefe karşıtlarınca en çok tercih edilen argümanlardan biri üzerine felsefe yapacağız.


1.Felsefenin İnsan Yaşamına Pratik Olarak Katkısı

Milattan önce 6. yüzyılda yaşamış, felsefe tarihinin ilk filozofu olarak kabul edilen Thales de bu eleştiriyle karşı karşıya kalmıştı zamanında. Thales'in yaşadığı Milet şehrinin (Günümüzde Aydın il sınırları içindedir.) ekonomisi büyük oranda zeytin ve özellikle de zeytinyağı ticaretine dayanıyordu. Yerliler hasat zamanı zeytinleri topluyor ve yağ presleme atölyelerinde zeytinyağı elde edip satıyorlardı. Kuraklık yaşanan bir dönemde, yerli halk zor zamanlar geçirirken Thales; yıldızları gözlemleyerek sonraki hasat döneminin verimli geçeceğini anlamış ve birçok yerden borç alarak şehirdeki tüm yağ presleme atölyelerini satın almıştır. Hasat dönemi geldiğinde ellerinde zeytinlerle atölye arayan yerlilere, yağ presleme atölyelerini istediği fiyattan kiralamış ve kendisini felsefenin karın doyurmayacağını iddia edenlere karşı kanıtlamıştır. O dönem felsefe kelimesi; yalnızca günümüzde kullandığımız anlamıyla değil, aynı zamanda pozitif bilimleri de içine alacak şekilde kullanılıyordu ve evet farkındayım bu durumun daha çok felsefeyle değil bilim ile alakası var. Fakat benim bu örnek üzerinden değinmek istediğim şey esasen şu ki, felsefe yapmak sizin zekanızı geliştirmese de; mukayese etme ve akıl yürütme becerilerinizi geliştirebilecek, olaylara farklı açılardan bakmanızı sağlayabilecek ve birçok alanda size tahmin yürütme yeteneği kazandıracak bir akıl oyunudur. Felsefenin günlük olarak bize katabileceği şeyler bunlar, peki toplumsal olarak insanlığa ne katabilir?


2.Felsefenin İnsan Yaşamına Toplumsal Olarak Katkısı

Felsefenin insan yaşamına toplumsal katkısı dediğimizde ilk aklımıza gelen alan siyaset felsefesidir. Siyaset felsefesi, muhtemelen felsefenin hayatımıza en çok etkisi bulunan alanı. İçinde yaşadığımız dünyayı incelediğimizde birçok şeyin siyaset felsefesine dayandığını fark ediyoruz. Devlet kavramı, ekonomik sistem, hukuk sistemi gibi birçok şeyi doğrudan etkileyen; hatta var eden bir alan bu. Tabi ki bunların oluşmasında tek etkisi olan şey siyaset felsefesi değil fakat etkisi yadsınamayacak kadar fazla. Yani felsefe direkt karnınızı doyurmuyor olabilir ama karnınızı doyurmanızı sağlayabilecek sistemi oluşturuyor. Esasen günümüzde içinde bulunduğumuz bu sistemlerden memnun olmayabilirsiniz, fakat siyaset felsefesi size bu sistemler üzerine düşünmek ve daha iyilerini üretmek için önemli bir fırsat sunuyor.


3.Felsefenin İnsan Yaşamına Manevi Olarak Katkısı

Tamam, anladık felsefe bize akli beceriler katıyor ve içinde yaşadığımız sistemlere etki ediyor. Peki ama nedir felsefenin insana en büyük katkısı? Felsefenin insana en büyük katkısı insanın manevi boşluklarını gidermesidir. İnsana; yaşaması için bir amaç verebilir, mutlu bir yaşamın anahtarını sunabilir, yaşamında yol gösterebilir. Kısacası daha iyi bir hayat yaşamamızı sağlayabilir. Bu anlamda “Felsefe karın doyurmaz ama insanın ruhunu doyurur.” diyebiliriz. İlginçtir ki bu konuda felsefenin ,birçok insan tarafından birbirine karşıt olarak düşünülse de, din ile benzerlikleri olduğunu görüyoruz. Din duygulara, felsefe akla hitap eden iki farklı olgu olsa da; ikisinin de insanda bıraktıkları manevi etki benzer olabiliyor. Bana kalırsa bunun sebebi ikisinin de insana bir yaşama amacı kazandırmasıdır. Bir dine mensup olduğunuz zaman, dinden dine değişse de, o din size bir amaç verir. Bu amaç çoğu dinde ölüm sonrası cennet ile ödüllendirilmektir. Ve insan bu amaç doğrultusunda anlamlı bir hayat yaşayıp huzura erişebilir. Felsefede ise insanın amacı bu dünya ile sınırlı olsa da, yine de kendine bir amaç belirleyebilir ve bu doğrultuda mutlu bir ömür sürebilir.


Bir diğer manevi katkısı ise insana geçici olmayan, süreğen bir haz vermesidir. Bu haz duygusu bir yandan ilahi bir huşu içinde olmak, mutlu bir aile ortamında bulunmak, güzel bir doğa manzarası izlemek gibi insanın içini huzurla kaplarken; diğer yandan insanın her zaman heyecanını diri tutan, her verilen cevapta yeni soruları doğuran bir merakı içinde barındırır. Esasen felsefenin verdiği haz içinde birçok farklı duyguyu barındıran bir hazdır. Bu anlamda ise sanatın verdiği hazla benzerlikler taşımaktadır.




4.Felsefenin İnsana Zararlı Olduğu Durumlar

Felsefenin manevi katkılarına değindik, peki ama hiç mi zararı yok bu felsefenin? Aslında şöyle ki felsefenin kimseye tek başına bir zararı olacağını düşünmüyorum. Felsefe tarihinde nice filozof yaşamak için bir anlam bulamamış ve nihilizmin kör kuyularına batmıştır. Batmıştır evet ama bunda tek etken felsefe midir? Kanaatimce tek başına felsefenin gücü, hayatı güllük gülistanlık olan birinin hayatını mahvetmeye yetmez. Fakat tam tersi durumda, zaten hayatı ve akıl sağlığı yerinde olmayan bir insanı daha da depresif yapabilir. Buna verebileceğim en iyi örnek Nietzsche’nin başından geçenler olabilir.


Şöyle rivayet edilir ki: Bir gün Nietzsche; Torino sokaklarında yürürken, yürümediği için faytoncu tarafından kırbaçlanarak işkence edilen bir at görmüştür. Atın yanına giderek faytoncuya engel olur, ata sarılır ve ağlamaya başlar. Ağlarken ağzından şu laflar dökülür: “Seni anlıyorum.” ve ardından yere yığılıp bilincini kaybeder. Bu olay birçok kimse tarafından Nietzsche’nin akıl sağlığını yitirmesinin sebeplerinden biri olarak görülse de bence tam aksine bu Nietzsche’nin akıl sağlığını kaybetmesinin sonuçlarından biridir. İşin bir diğer ilginç yanı şudur ki: Nietzsche bir Dostoyevski hayranıdır. Dostoyevski’nin yazmış olduğu Suç ve Ceza romanında da benzer bir hikayeye değinilmektedir. Romanın baş kahramanı Raskolnikov, rüyasında bir atın dövüldüğünü görür ve benzer bir davranış sergiler. Bilemeyiz, belki de Nietzsche bu olayın vuku bulduğu sırada kendini kurgusal bir gerçeklikte sanmaktadır. Bu konuyla ilgili değinilmesi zaruri olan bir şey daha var ki o da şudur: Nietzsche birçok hastalıktan muzdariptir. Farklı doktorlarca felçe ve bunamaya sebep olabilen sifiliz enfeksiyonu teşhisi konmuş, beyninde tümör olduğu düşünülmüştür. Ayrıca çocukluğundan beri etkisi saatler hatta günler süren migren ağrıları çekmektedir. Bununla birlikte dizanteri gibi hastalıklara yakalanmasından dolayı zaman zaman güçlü yatıştırıcılar da kullanmıştır. Aile üyelerini erkenden kaybetmiş ve sosyal anlamda başarısız olmuş, oldukça yalnız bir insandır. Tüm bunları yaşamış bir insanın psikolojisinin de haliyle yerinde olmadığı söylenebilir. Söyleyeceğim şu ki, pek tabi felsefenin akıl sağlığında olumsuz etkileri olmuştur fakat akıl sağlığını kaybetmesinde tek etken felsefe değildir. Bu kadar ağır şeyler yaşamış bir insanın felsefe ile uğraşmasa da akıl sağlığının pek iyi olmayacağını tahmin edebiliriz. Hatta bu anlamda belki de felsefe, Nietzsche’ye yaşamaya devam etmesi için bir amaç vererek olumlu bir etkide bulunmuş bile olabilir.

5.Sonuç

Sonuç olarak felsefe, insanı derin bir anlamsızlığa itip mutsuzluğa sürüklenmesine sebep olabilir. Fakat böyle bir durumda bile felsefe tek etken değildir. Bunun yanında felsefenin insanı olumlu etkilediği durumlar daha ağır basmaktadır. Bu bağlamda bence her insan felsefe ile ilgilenmelidir. Özellikle dini kavramların gittikçe önemini yitirdiği modern şehir yaşantısında insana bir çıkış kapısı sunmaktadır felsefe.


"Söylendiği gibi felsefe 'karın doyurmaz' , ama ruhlarımıza cesaret aşılayabilir ve tavırları, şüpheciliği, karşı çıkışları, müşkülpesentliği ve diyalektiği sıradan halka genellikle itici gelse de dünyanın perspektiflerine yolladığı parlak ışık hüzmeleri olmadan hiçbirimiz yolumuzu bulamayız.”

-William James


Yazar: F. Celali



Bu blogdaki popüler yayınlar

İhtilaller ve İhtimaller Üzerine: Fransız Devrimi’nin Etkisiyle Demokrasinin Süreçsel Gelişimi

  Fransız Devrimi’ne Giriş Fransız Devrimi, yalnızca bir ulusun siyasi yapısını değiştiren bir hareket değil, aynı zamanda modern demokrasinin temellerini atan bir dönüm noktasıdır. Eric Hobsbawm’a göre modern dünyanın tarihsel süreci iki olay ile başlamıştır, İngiltere’de ortaya çıkan Endüstri Devrimi ve Fransa’da ortaya çıkan Fransız Devrimi. (Hobsbawm, 1962) Devrimin ortaya çıkışı, Fransa’nın içinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunlarla yakından ilişkilidir. 18. yüzyılın sonlarında Fransa, ekonomik, toplumsal ve siyasi bir kriz içerisindeydi. Mutlak monarşi, halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktı ve Kral XVI. Louis’in yetersiz liderliği devleti zayıflatıyordu. Toplum, vergiden muaf tutulan din adamları ve soylular ile vergiler altında ezilen üçüncü sınıf (halk) arasında keskin bir ayrışmaya sahipti. Amerikan Devrimi’ne verilen mali destek ve 7 Yıl Savaşları, devleti mali bir krizin eşiğine getirmişti. Tarımsal üretimdeki düşüşle birleşen kıtl...

Prof. Dr. Altuğ Yalçıntaş ile Alternatif İktisat Akımları: Heterodoks Yaklaşımlar / Mülkiye Postası 05.12.2024

Muhabir: Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için Mülkiye Postası adına size teşekkür ederim. Henüz çiçeği burnunda bir oluşum olarak ilk röportajımızı sizinle gerçekleştiriyoruz. Giyotin dergi çatısı altında temelde röportajlar, söyleşiler, sonrasında anket çalışmaları ve Mülkiye Haberleri yapmak amacıyla yola çıktık. Uzun ömürlü ve nitelikli bir oluşum olması için elimizden geleni yapıyoruz. Destekleriniz için tekrar teşekkür ederiz. Prof. Dr. Altuğ Yalçıntaş: Her zaman. Muhabir: Hocam isterseniz yine kitabın en başından alalım. Sizin için iktisat nedir? A.Y: En zor yerden girdin. İktisat geleneksel olarak ekonominin bilimidir. Yani ekonomiyi açıklamak için uğraşan insanların bir araya gelerek yaptığı şeyin ismine iktisat diyoruz biz. Ama bu cevap yeterli olmayabilir çünkü bu sefer “ekonomi nedir?” sorusunu cevaplamamız gerek. Ekonomi yine geleneksel olarak üretim, tüketim ve bölüşüm alanlarının bir bütünü olarak tanımlanır. Bu alanlardaki faaliyetlerin yapısı teknoloji ...

Avrupa’da Sosyal Demokrasinin Mevcut Durumu, Yeniden Yükselişi ve Geleceği Mülkiye Postası – 06.12.2024

Selin Çelik: Hocam, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için Mülkiye Postası adına size teşekkür ederim. Henüz çiçeği burnunda bir oluşumuz ve ilk röportajlarımızdan birini sizinle gerçekleştirmekteyiz. Mülkiye Postası’ndan biraz bahsetmek isterim. Giyotin Dergi çatısı altında röportajlar, söyleşiler, anket çalışmaları ve Mülkiye ile ilgili haberler yapmak üzere yola çıktık. Uzun ömürlü ve nitelikli bir oluşum olması için elimizden geleni yapıyoruz. Destekleriniz için tekrardan teşekkür ederiz. Dr. Öğretim Üyesi Uğur Tekiner: Rica ederim. SÇ: İsterseniz, ilk sorumuzla başlayalım. Öncelikle, Fransa ve Birleşik Krallık'taki sol partilerin zaferleri seçmen davranışlarındaki değişimi mi yoksa geçici bir tepki yansıtmakta ve uzun vadede bu desteği artırmak için nasıl bir vizyon gerekli? UT: Aslında çok yerinde ve güncel bir soru. Bu iki eğilimi de düşündüğümüzde, her ikisi de diyebilirim. Öncelikle, geniş bir perspektiften baktığımızda bu iki seçim zaferine sadec...